Müjde Işıl  – Tüm zamanların en sevilen romantik filmlerinden “Ghost/Hayalet”in çömlek sahnesi… Hamileyken verdiği kapak pozu… “Disclosure/Taciz”, “Striptease/Striptiz” ile gelen seks ikonu unvanı… Demi Moore tam bir ‘90’lar efsanesiydi. Filmleri, giyimi kuşamı, Bruce Willis ile evliliği, dergilerdeki pozları… Alımlı görüntüsü ve boşandığı Willis ile vefalı ilişkisi bir yana, sinemadaki o popülerliğini bir daha yakalayamadı. Ta ki Coralie Fargeat’ın yazıp yönettiği ve bu sene Cannes Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü kazanan “The Substance/Cevher” ile karşımıza çıkana dek… 

“Cevher” kadın bedenine bakışı, cinsiyetçiliği eleştirirken bir açıdan da Moore’un geçmişini ve bugününü sembolize ediyor. Moore’un canlandırdığı Elisabeth, geçmişin ödüllü oyuncusu ve günümüzün popüler bir televizyon figürü. 50’sine gelince, tv yöneticisi onun yerine genç bir kadın getireceğini söyler. Bunun üzerine Elisabeth, kendini gençleştirecek bir madde kullanmaya başlar. 

60’ının başındaki Demi Moore, 50’sindeki bir şov kadınını canlandırıyor ve seyirci buna hiç şaşırmıyor. Çünkü rol de gerçek durum da birbiriyle çok örtüşüyor. Erkeklerin neredeyse 100 yaşına kadar başkahraman olabildiği sinema ve eğlence sektöründe bir kadının 40’ını geçtikten sonra nine muamelesi görmesi, “Cevher”in başlıca eleştirisi. Bu yüzden de filmdeki erkek tiplemeleri neredeyse iğrenç de denebilecek sahnelerde karşımıza geliyor. Zengin ve muktedirler ama kadınların gözünde aptal, karikatürize ve tiksindirici hâldeler. 

Kadının kendiyle mücadelesi 

Erkeğin kadına cinsiyetçi bakışı gibi kadının kendiyle mücadelesi de “Cevher”de önemli bir yer tutuyor. Elisabeth maddeyi kullanıp kendi ‘yeni’ versiyonu Sue ortaya çıkınca genç ve olgun iki kadın arasında rekabet baş gösteriyor. Maddenin kılavuzunda iki bedenin de tek kişi olduğu vurgulansa da genç Sue, Elisabeth’i yabancı biriymişçesine kullanmaya başlıyor. Gençlik ve orta yaş bir kadın bedeninde, birbirine zarar vermeden yaşayamıyor çünkü. Erkeklerin yarattığı güzellik ve gençlik baskısının kadınlarca kabulü, bu tezatı besliyor. 

Coralie Fargeat, David Cronenberg’ün izinde giderek ‘body horror’ türünün başarılı bir örneğini veriyor. Senaryo açısından konuyu uzatıp dağıtsa da görsel açıdan çok etkileyici, stilize bir dünya kuruyor; hem renkli hem tekinsiz; hem korkutucu hem ironik. Filmin mesajlarını kör parmağım gözüne vermesi basit gelebilir ama birçok sahnesini zihinlere kazımayı başarıyor diğer yandan. Bu yılın en ilginç filmlerinden biri olduğuna şüphe yok. MUBI’de gösterilip bir gün sonra vizyona girmesi de filmle ilgili bir diğer ilginç durum. 

Demi Moore’un bir zamanlar seksi kadın imajının temsilcisiyken günümüzde bunu eleştiren bir filmde, oyunculuk gücünü göstererek rol alması, bir oyuncunun kariyerindeki en büyük ironilerden ve avantajlardan biri olsa gerek. Sue’yu canlandıran Margaret Qualley de Moore’un gölgesinde kalmıyor, filmin ağır yükünü başarıyla sırtlıyor. 

Via source: https://www.milliyet.com.tr/kultur-sanat/genc-degilsen-yoksun-7223480