Melisa Vardal  – 1920’lerden 1980’lere uzanan bir dönemi kapsayan sergi, bu toplulukların sosyalist ideolojiyle etkileşimini, kimlik arayışını ve kültürel üretimini belgeliyor. Sergi, Yugoslavya’nın çok kültürlü yapısı içinde Türkçe konuşan toplulukların nasıl var olduklarını, nasıl örgütlendiklerini ve sosyalist ideallerle nasıl etkileşime girdiklerini anlatıyor. Latin alfabesinin kabulü, Türkçe konuşan topluluklar için dil ve kimlik inşasında önemli bir dönüm noktası oluyor. Sergi, Yugoslavya Krallığı döneminde Türkçe konuşan toplulukların yaşadığı baskıyı, bu baskıya karşı geliştirdikleri direnişi ve 1920’lerde eşitlikçi fikirlerde kurtuluş arayan ezilen Müslüman halkın hikâyesini gözler önüne seriyor. Krallık rejiminin baskısıyla kesintiye uğrayan arayış, sosyalist Yugoslavya’nın kurulmasıyla yeni bir döneme evriliyor. Sergi, tüm bu süreci gazeteler, dergiler, mecmualar ve diğer yayınlar aracılığıyla detaylı bir şekilde inceliyor.

Başka bir tarih  

Sergi sanatseverleri Ahmet Öğüt’ün “Başka Bir Tarih” adlı eseriyle karşılıyor. Osmanlı’nın son döneminden kadın hakları savunucusu Nuriye Hanım ve erken dönem sosyalistlerinden Hilmi Bey’i bir araya getiren bu eser, alternatif bir tarih okuması sunarak serginin genelinde hâkim olan çoksesliliğin ve farklı perspektiflerin altını çiziyor. Bu eser, aynı zamanda geçmişin katmanlarını yeniden yorumlayarak günümüzdeki toplumsal ve siyasi tartışmalara ışık tutuyor. Hana Miletić’in “Rad” adlı eseri Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte tekstil fabrikalarının kapatılmasını ve bu durumun yarattığı toplumsal ve ekonomik dönüşümü ele alıyor. “Rad” Hırvatçada ‘iş’ veya ‘emek’ anlamına geliyor, aynı zamanda Hırvatistan’daki bir inşaat şirketinin ismine atıfta bulunuyor. Miletić, bu şirketin logosunun yer aldığı brandayı, Yugoslavya’nın dağılması sonrası satılmayan veya kapatılmayan nadir fabrikalardan biri olan Rejenerasyon fabrikasının çalışanlarıyla birlikte el dokuması halı üretimine dönüştürüyor. Emeğin, üretimin ve dönüşümün hikâyesini anlatan eser aynı zamanda Yugoslavya’nın dağılmasının ardından yaşanan değişimleri anlamamıza yardımcı oluyor. Yane Calovski’nin “Külleri Baş Dönmesine Maruz Bırakan Bazı Şiirler” adlı yerleştirmesi ise babası, Makedon şair, edebiyat eleştirmeni, deneme yazarı ve çevirmen Tador Calovski’nin şiirleri ve çizimleri aracılığıyla kişisel bir yolculuğu ve kültürel mirası sorguluyor. Sergi 23 Şubat 2025’e kadar açık olacak. 

Via source: https://www.milliyet.com.tr/kultur-sanat/gecmisten-gunumuze-dinmeyen-cagri-esitlik-7218083