Efnan Atmaca – “Eğer herkes sadece kendi inançları için savaşsaydı, savaş olmazdı” yazar büyük usta Lev Tolstoy, “Savaş ve Barış”ta. Tolstoy, Napolyon Bonapart’ın Rusya’yı işgalini anlatan ölümsüz eserinde savaşın bireyler ve toplum üzerindeki sarsıcı etkisini, sarayda, aristokrat çevrelerde, kent, köy ve kasabalarda, çiftliklerde süregiden hayattan kesitlerle birlikte ele alıyor. Sunduğu bu panorama zaman ve mekân tanımadan hâlâ tüm gerçekliğiyle insana dokunmaya devam ediyor. 28. İstanbul Tiyatro Festivali, “Savaş ve Barış”ı yine usta ismin bir ismin, festivalin küratörlüğünü üstlenen Mehmet Birkiye’nin rejisiyle ağırlıyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları yapım olan eser Helen Edmundson’un uyarlamasından yola çıkıyor, sahnedeki geniş oyuncu kadrosuna koro eşlik ediyor. 

Yozlaşmaya mahkûm muyuz? 

Birkiye, “Savaş ve Barış I. Bölüm” adıyla sahneye koyduğu oyunda romanın ihtişamını seyirciye sunarken Tolstoy’un Rusya’sından günümüz toplumlarına dek geçerliliğini yitirmeyen temaları merkezine alıyor. Romandaki karakterlerin önemini vurgulayan Birkiye “Bu karakterler Dionysosçu kaosun, arzuların, tutkuların, hırsların içinde çıkış yolu arayan varlıklardı. Ama sonunda hepsi yapay bir ahlakın içerisinde barışı, dengeyi sağlamaya mecbur bırakıldılar” diyor. Tarih boyunca yaşanan döngünün atını çizmek için iki bölüm olarak tasarlanan oyun umudun kaybolup yeniden yeşermesine şahitlik ettiriyor. Bugün yaşadığımız ortamda eserin önemini nasıl anlatırsınız sorusuna Birkiye “Eserin önemi her zaman barış umudunu ayakta tutmasında yatıyor. Ve şu anlamda da çok öğretici: Barış umudu bir gerçeklik olarak değil hep bir umut olarak var. Bir türlü gerçekliğe dönüşmüyor çünkü insan barış umudunu taşıyacak ahlaki yetkinliğe henüz sahip değil. Ya da bu ahlaki yetkinliği bir teori olarak henüz ortaya çıkaramadı. Ne dinler ne de modernizimin toplumsal arayışları veya öngörüleri buna yetiyor. Hiçbiri yetmiyor ve hepsinde de insanın içindeki savaş dürtüsü bir süre sonra açığa çıkıyor, açığa çıkacak bir yer arıyor. Hayatımız bir sarkaç gibi barıştan savaşa doğru savruluyor. Savaşta büyük zararlar gördükten sonra barışa doğru savruluyor. Orada biraz duruyoruz ve yine savaşa doğru gidiyoruz. Bence ‘Savaş ve Barış’ın bu ana ekseni bugün de hâlâ geçerli” diye cevap veriyor. Oyunda da “Kaderimize ve faniliğimize razı mı olmalıyız, yoksa sonuna kadar mücadele mi etmeliyiz? Adalet ve özgürlük adına başlayan hareketler sürdürülebilirlikleri uğruna yozlaşmaya mahkûm mudur?” soruları tartışılmaya devam ediyor. 

‘Ahlakımızı ve vicdanımızı bulduğumuz bir dönem oldu mu?’

Oyunda tartışılan umut kavramından yola çıkarak Mehmet Birkiye’ye “Bugün yaşadığımız gündeme bakarsak ahlak ve vicdanımızı ne zaman kaybettik? Umut hâlâ var mı?” sorusunu yöneltiyoruz. Birkiye’ye göre ahlak ve vicdanımızı kaybetmedik: “Çünkü ahlak ve vicdanımızı ne zaman bulduk çok merak ediyorum. Hangi çağda bulduk ki! Hep ahlak ve vicdamızı bulmak için harekete geçtik. Birileri gayret sarf etti, bu uğurda belki canlarını verdiler. Ya da düşünce ve felsefe olarak bunu oluşturmak için büyük çabalar harcadılar. Ama insan hiçbir zaman tam anlamıyla ahlak ve vicdan sahibi olmadı. Bu nedenle belki soruyu şöyle sormak lazım ‘Acaba ahlakımızı ve vicdanımızı bulduğumuz bir dönem oldu mu?’ Belki biraz karamsar gelebilir ama geri dönüp tarihe baktığınız zaman bugünkü hâlimizdan hiçbir fark görülmüyor bence. Henüz evrimimizin o sürecinde değiliz. Ne zaman geliriz bilemiyorum ama ileride geleceğimize dair tabii ki bir umudumuz var. Çünkü umut da Pandora’nın kutusundan dışarı çıkmış vaziyette.”

Oyunda Cüneyt Gürbüz, Emre Işık, Serhat Güzel, Zeynep Özan, Başar Alemdar, Büşra Özdemir, Asena Keskinci, Ahmet Buğra Karakoyun, Ezgi Özbalı, Fatih Sevdi, Ata Şimşek, Nursel Çeliktürk, Tekin Ezgütekin, Sezen Düzakar Çetindaş, Çağrı Mengüç, İlker Bağlam, Tunç Efe, Semih Eraslan, Umut İsfen rol alıyorlar. Koroda Sevcan Kuş, Su Özdemir, Çağla Budak Akarsu, İlyas Akbulut, İbrahim Aydın var. “Savaş ve Barış I. Bölüm”, 31 Ekim saat 15.00 ve 20.00’de Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde.

Via source: https://www.milliyet.com.tr/kultur-sanat/baris-hep-uzaklarda-bir-umut-7218080