MÜJDE IŞIL- Vaktiyle Türkiye’de bir kızlar orkestrası vardı. Sosyal medya çağında kadın cinayetlerini konuşurken yarım asır önce Türkiye’nin tek kanallı, birkaç mecmualı ve gazeteli medyasında beş okullu genç kızın kurduğu o orkestra gündemdeydi. Musa Ak ve Hasan Basri Özdemir’in yönettiği “Bir Orkestranın İzinde” belgeseli, yıllar sonra işte o orkestranın, yani Eroğlu Kızlar Orkestrası’nın peşine düşüyor ve bizleri hem Türkiye’nin hem de müzik tarihinde ilginç bir yolculuğa çıkarıyor.
‘60’ların sonu… O zamanlar Ankara’da Türkiye’nin ilk müzik dershanesini açan müzik öğretmeni Kemal Eroğlu’nun desteğiyle beş genç kız bir orkestra kuruyor. Onlardan ikisi, Eroğlu’nun kendi kızı ve usta müzisyen Cenk Eroğlu’nun da halaları. Deniz Eroğlu (solist), Sema Eroğlu (org) Ezel Gönül (bateri), Nilüfer Darıca (bas gitar) ve Merih Kılıçaslan (ritim gitar). Hepsi daha 10’lu yaşlarının ortalarında. Eğitimlerine devam ederken müzikle de hemhal oluyorlar. Kendi besteleri yok ama popüler yabancı parçaları, bazen de yerli şarkıları çalıp yorumluyorlar. Kimse “Bu kızların sahnede ne işi var?” demiyor. Tam tersine gazetelere, dergilere boy boy haberleri yapılıyor. 20 yıl sonra ise halefleri anca geliyor ve Bursa’da Şebnem Ferah, Duygu Karpuz, Ebru Bank, Gül Ağırca, Buket Doran’dan oluşan Volvox grubu kuruluyor. Bu grup da orkestra ile benzer yollardan geçip dağılıyor ‘90’ların başında. “Bir Orkestranın İzinde” belgeseli işte bu süreçleri, orkestra üyeleri ve zamanın tanıklarıyla karşımıza getiriyor.
Hayatta her şey mümkün
Beş kişilik orkestradan Deniz ve Sema Eroğlu, Ezel Gönül ve Nilüfer Darıca var belgeselde. Artık 60’lı, 70’li yaşlarını sürerken heyecanlarını ve yeteneklerini koruduklarını görmek, seyirciye de harika hissettiriyor kendini. “Bir Orkestranın İzinde” aynı zamanda ‘60’ların, ‘70’lerin, bir dönemin ve o dönemin Ankara’sının da belgeseli. İnsanlar gibi müzik atmosferinin ve şehrin değişimini de görüyoruz. Müzik tarihiyle birlikte dönem ruhu da heyecan yaratıyor. Belgesel aslında bu grubu yarım asır sonra yeniden bir araya getirmek üzerine kurulmuş. Grubun ‘70’lerin ortasında dağılma nedeni Cenk Eroğlu’na göre kendi bestelerini yapıp albüm çıkartmamaları, grup üyelerine göre ise her birinin evlenip kendi hayatlarını kurmaları. Keşke her bir üyenin (sadece Ezel Hanım’ın eczacılık yaptığı anlatılıyor) ayrılıştan sonra neler yaşadıklarını da detaylıca öğrenebilseydik. Belgeselin finali, kurmaca kendini iyi hisset filmlerinden katbekat güçlü. Dört yetenekli kadın yıllar sonra bir araya geldiğinde, hayatta her şeyin mümkün olabileceğine ikna ediyor bizi. Öyle yaşam dolular ki “Keşke o konsere ben de şahit olsaydım” dedirtiyorlar. Bu açıdan çok emek harcanmış ve üzerine konuşulması gereken bir yapım “Bir Orkestranın İzinde”. Antalya’dan sonra Ankara Film Festivali’nde yolculuğuna devam ediyor.
Via source: https://www.milliyet.com.tr/kultur-sanat/50-yil-once-50-yil-sonra-7215216